GÖLGE
-avuçlarında titreyen çocuk
ne çok sana benzemiyordu-
aşkın gölgesi
ayaklarıma düştü.
-insan ölmeye ayaklarından mı başlar-
aldın tozlarını
utangaç ellerinle.
doğurgan bir soru işaretiydi suskunluğumuz.
arkadaşsız bir çocuk gibiydin
sokaklarında,
güz ikindilerimin.
elinde,
patlamış yalnızlığın.
-ne çok damlıyordu sahi kirpiklerin-
benim babam ölecekti.
-biliyordum-
senin şiirlerin vardı,
topaçlara çocuk
niyetine.
-kulağında saklı neşe:sobe!-
su diye akıttım,
taşkın yalnızlığımı
boğazından.
-emanete bırakılmış çocuk gibi-
istanbul peşimsıra.
yutkundun kekeleyerek.
bir hece,
gecede,
sayıklayan gölgeme,
fısıldadı esrarını.
sır:
cehennem şah damarımızdır
kus emanetimi.
gölgemle silerim.
> hicret aydoğar